Tag Archives: big bang

Evrendeki ince ayar

Evren özel olarak ayarlanmış formüllerle-prensiplerle örülü. Tahayyüllerimizin sınırlarını zorlayacak bir ayar ve denge var.

Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık. (Kamer, 49)

Ayet-i kerimede de belirtildiği üzere evrenin her köşesine “ölçü” hakim. Moleküller de galaksiler de bu şaşmaz ölçüye göre var. Bahsettiğimiz ölçü optimum seviyede. Evrendeki bu ayar bu ölçü biraz az olsa ya da biraz fazla olsaydı ne hayat olurdu ne evren. Stephen Hawking, Zamanın Kısa Tarihi isimli kitabında “elektronun yükü” ile ilgili şu hakikati vurguluyor;

Eğer elektronun yükü, az bir farkla başka bir değerde olsaydı, yıldızlar hidrojeni yakıt olarak kullanamaz ve sonuçta ışıldayamazdı. Böyle bir durumda patlayarak ölüme giden yıldızlardan artakalan demir, fosfor gibi hayat için gerekli olan ağır elementler de üretilemezdi. Sonuçta hayat gerçekleşmezdi.

Görüldüğü üzere “elektronun yükü” ile ilgili Allah’ın koyduğu ölçü hayatı var edecek derecede mükemmel. Evrenin bu mükemmelliğini Steven Weinberg, The First Three Minutes kitabında çok güzel ifade ediyor;

Evrenin böyle olması gerektiği için böyle olduğunu söylemeliyiz. Aksi halde, evrende bu soruyu soracak kimse olmazdı.

Evrenimiz tam olarak “olması gerektiği gibi”. Şayet evrenimiz şu an olduğu gibi olmasaydı hayat, moleküller, galaksiler, gezegenler hiçbir şey olmazdı. Bu mükemmel evreni, rastlantılar yaratmış olamaz. Zira fizikçi Michio Kaku der ki “Evrendeki hayat sayılamayacak kadar fazla şartın bir araya gelmesi sonucu oluşmuştur. Hayat son derece karmaşık moleküllerin fiziksel ve kimyasal şartlarının en ufak bir değişikliğe uğraması halinde değişemezdi.” Bu kadar çok etkenin bahis konusu olduğu ve bu etkenlerin hepsinin mükemmel seviyede olduğu düşünülünce “rastlantı” ihtimali çok saçma geliyor. Açıkça görüldüğü üzere evren bir tasarım, ve bu tasarımın bir tasarımcısı var. Ünlü İngiliz kozmolojist Martin John Rees’in 2002’de Bilim ve Teknik‘te yayınlanan makalesinden yapacağım çeşitli alıntılarla evrendeki tasarım gerçeğini ve ince ayarı göstermeye çalışacağım;

Hidrojen atomları birleştiklerinde kütlelerinin 0.007’sini değil de 0.006’sını enerjiye dönüştürüyor olsaydı, bir nötron protona bağlanamaz ve evren yalnızca hidrojenden oluşurdu. Anlamı: ne kimya dediğimiz süreç ne de yaşamın varlığı. Tersine 0.008 olsaydı, bu kez Big Bang’de muazzam ölçülerde üretilen hidrojenden tek bir atom bile geriye kalmazdı. Yine sonuç: ne güneş sistemi ne de yaşam. 

Kütle çekimi biraz daha güçlü olsa, evren kendi üstüne kapanarak çöker. Biraz daha zayıf olsa, hiçbir yıldız ve galaksi oluşamazdı.

Evrenimizde uzay boyutlarının sayısı 3 olarak veriliyor (zamanla birlikte 4). Eğer bu sayı 2 veya 4 olsaydı, yaşam varolamazdı.

Evrendeki ince ayarı, şaşmaz dengeyi çok güzel özetlemiş. Alıntılarla devam etmek istiyorum. Yine S.Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi kitabından;

Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir orandadır ki, Big Bang’ten sonra birinci saniyede bu oran eğer, yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı, evren şimdiki durumuna gelmeden kendi içine kapanarak çökerdi.

Jean Guitton,  Grichka Bogdanov ve  Igor Bogdanov isimli bilim adamları tarafından yazılan “Tanrı ve Bilim” kitabından tefekküre yönlendirici bir alıntı;

Evrensel büyük değişmezlerin biri -örneğin yerçekimi sabiti, ışık hızı ya da Planck değişmezi- başlangıçta en ufak bir değişime uğrasaydı, evrenin canlı ve zeki varlıklar barındırmak için hiçbir şansı bulunmaz, hatta belki de evrenin kendisi ortaya çıkmazdı.

Yale Üniversitesi’nden Prof. Robert Adair The Great Design kitabında evrenin yaratılışını rastlantılara ve tesadüflere bağlayanlara çeşitli sualler yöneltiliyor;

Evrendeki elektron sayısı ile proton sayısı eşittir. Bu eşitlik nasıl izah edilecektir? Evrenin her yönüne egemen olmuş -270 derecelik fon ışıması, birbirinden milyarlarca ışık yılı uzaktaki galaksilerde de aynen geçerlidir. Evrenin farklı bölgelerinde birbirinden bağımsız olarak gelişen galaksilerdeki bu hassas benzerlik nasıl gerçekleşmiştir?

Hadiseye Allah’ı yani tasarımcıyı katmadan bu suallerin hiçbiri yanıtlanamaz. Ne kör tesadüf ne de bilinç evren kendi başına böyle bir mükemmelliği gerçekleştirebilir. Allah’ın varlığına ve varlığının delillerine inanmak istemeyen çeşitli kişiler evrendeki dengeyi, ölçüyü, ayarı açıklayamazlar, açıklamaya kalksalar da ancak “tesadüfe” bel bağlarlar. Oysa Tanrı ve Bilim kitabında verilen bir örnek evrendeki tüm bu ayarın rastlantıların sonucu olamayacağını çok yalın şekilde gösteriyor;

Evrenin ne denli akıl almaz bir incelikle ayarlanmış olduğu hakkında bir fikir vermek için dünyadan, Mars gezegeni üzerinde bir çukura topunu göndermeyi başarabilen bir golf oyuncusunun becerisini düşünmek yeter. Bu nedenler olanlar, başka türlü olamayacakları için oldukları gibidirler.

KAYNAKLAR

Zamanın Kısa Tarihi, Stephen Hawking

The First Three MinutesSteven Weinberg

The Great Design, Prof. Robert Adair

Tanrı ve Bilim; Jean Guitton,  Grichka Bogdanov, Igor Bogdanov

Bilim ve Teknik (Ağustos 2002), Martin John Rees

1 Yorum

Filed under Genel